Yeni Anayasada İnsan Hakları ve Hürriyetleri etkin ve yaptırım gücü olan bir erk tarafından temsil edilmelidir. Bu erk, halkı temsil eden, liyakatli ve donanımlı konsey üyelerinden oluşan bir sivil toplum erki olmalıdır. Konsey, halkın her kesiminden temsil edilecek bir seçim sistemiyle kendi içerisinde seçim tüzüğüne sahip olmalıdır. Yapısı, işleyişi, yaptırım gücü ve denetim gücü toplumsal mutabakatla şekillenmeli ve Anayasa’da görev yetkileri net bir şekilde belirtilmelidir.
Bu konsey, uluslararası mahkeme ve örgütlerin kararlarını uygulayacak ve gerektiğinde bu mahkemelere ve örgütlere temsilci gönderecektir. Böyle bir yapı, Türkiye’de insan hakları ihlallerini ciddi oranda azaltabilir ve belki de tamamen sona erdirebilir. İktidar ve bürokrasi kendine çeki düzen vermek zorunda kalacak, aksi takdirde Türkiye demokrasiden uzaklaşıp otoriter bir rejim haline gelecektir.
Bu mesele, basın özgürlüğüyle çözülecek bir meselenin ötesine geçmiştir. Yasamanın işlevsiz kalması, yürütmenin tek elde toplanması ve yargının siyasallaşması bu sorunun nedenleri arasındadır. Anayasa Mahkemesi’nin kamu aklı ve insan haklarını korumak yerine devlet ve iktidar aklıyla hareket etmesi de bu sorunun bir parçasıdır.
Çözüm, halkın bu meseleye siyaset üstü bir bakışla yaklaşması ve İnsan Hakları Denetim ve Yaptırım Konseyi’nin bir erk olarak denge unsuru olmasıdır. Halkın hak ettiği bir yaşam sürmesini sürekli kılmak için bu gereklidir. Beş yılda bir sandıktan sandığa hesap sorulabilir bir sistem, insan hakları ihlallerinin önüne geçememektedir. Ancak sivil toplumun gücü bu ihlallerin önüne geçebilir ve anında engelleyebilir.
Bu öneri, Türkiye’de insan hakları ihlallerini azaltmayı ve demokratik değerleri güçlendirmeyi amaçlayan yenilikçi bir çözüm olarak değerlendirilebilir. Uygulanması halinde, Türkiye’nin insan hakları ve özgürlükler alanında örnek bir ülke haline gelmesi mümkün olabilir.
Kaynak: Mete Ayhan - Liberal Parti Genel Başkan Yardmcısı