Türkiye, bugün bir kez daha tarihin en köklü dönüşümlerinden birinin yıl dönümünü yaşıyor. 5 Aralık 1934, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde Türk kadınına tanınan seçme ve seçilme hakkının kabul edildiği gün olarak yalnızca bir hukuk reformunun değil, aynı zamanda toplumsal bir devrimin miladı oldu. Aradan geçen 91 yıl, bu büyük kazanımın değerini ve sorumluluğunu daha da iyi anlamamızı sağlıyor.
O dönem için dünyada pek az ülkenin cesaret edebildiği bir adımı atan Türkiye, kadınlarına siyasal katılım yolunu açarak medeniyet ufkunu tüm dünyaya ilan etti. Bugün hâlâ pek çok demokratik ülkede tartışılan temsil eşitliği konusu, Cumhuriyet’in ilk yıllarında Atatürk’ün vizyoner yaklaşımıyla temellerine kavuşmuştu. Nitekim 1935 seçimlerinde 17 kadın milletvekilinin Meclis’e girmesi, bu vizyonun somut bir yansıması olarak tarihe geçti.
Ancak her yıl olduğu gibi bu yıl da, 5 Aralık yalnızca kutlama günü değil; aynı zamanda bir hatırlatma ve yüzleşme günü niteliği taşıyor. Kadınların siyasette, çalışma hayatında, eğitimde ve karar alma mekanizmalarında hâlâ arzu edilen düzeyde temsil edilememesi; şiddet, ayrımcılık ve eşitsizlikle mücadelenin devam ediyor olması; elde edilen kazanımların korunması ve güçlendirilmesi gerektiğini açıkça gösteriyor.
Bugün yapılması gereken, Atatürk’ün 91 yıl önce açtığı bu yolun ruhuna sahip çıkmak ve kadınların hayatın her alanında eşit bir geleceğe erişmesi için gereken adımları kararlılıkla atmaktır. Çünkü kadınların özgür, eşit ve güçlü olmadığı bir toplumun ilerlemesi mümkün değildir.
Bu nedenle 5 Aralık Dünya Kadın Hakları Günü, yalnızca geçmişi anmak için değil; geleceği inşa etmek için de önemli bir fırsattır. Atatürk’ün sözleri bugün hâlâ bize yol gösteriyor:
“Dünyada her şey kadının eseridir.”
Cumhuriyet’in aydınlık yüzü olan Türk kadınının seçme ve seçilme hakkının 91. yıl dönümü kutlu olsun.
Bağımsız gazeteciliği desteklemek için Patreon sayfamıza katılabilirsiniz:
Patreon’da Destek Ol