Türkiye’de “kamusal akıl” genellikle “devlet aklı” olarak algılanmaktadır. John Rawls’un eserlerinde detaylandırdığı kamusal akıl, adil bir toplumun temel taşlarından biridir ve toplumsal uzlaşının sağlanmasında kritik bir rol oynar. Bu makalede, Türkiye’de kamusal aklın işlevselleştirilmesi için gereken adımları, Rawls’un teorilerini ve Türkiye’nin toplumsal yapısını dikkate alarak tartışacağız.
Kamusal Akıl ve Devlet Aklı
Kamusal akıl, John Rawls’un “Halkların Yasası” ve “Siyasal Liberalizm” adlı eserlerinde detaylandırdığı bir kavramdır. Kamusal akıl, demokratik bir toplumda, vatandaşların ortak iyiye yönelik tartışmalarını yürütebilecekleri rasyonel bir zemini ifade eder. Devlet aklı ise, devletin kendi çıkarları doğrultusunda hareket etme yetisini temsil eder. Türkiye’de kamusal akıl kavramının devlet aklı ile karıştırılması, demokratik ve liberal bir toplumun gerektirdiği katılımcı ve çoğulcu yapıyı zayıflatmaktadır.
Türkiye’de Kamusal Aklın İşlevselleştirilmesi
Kamusal aklın işlevselleşmesi için eğitim sisteminde değişiklikler yapılmalıdır. Demokratik değerler, insan hakları ve çoğulculuk gibi kavramlar müfredata eklenmelidir. Bu sayede genç nesillerin kamusal aklı benimsemeleri sağlanabilir.
Sivil toplum kuruluşları ve medya, kamusal aklın güçlenmesinde kritik bir rol oynamaktadır. Bu kurumlar, toplumun farklı kesimlerinin görüşlerini yansıtarak kamusal aklı desteklemelidir.
Demokratik süreçlerin ve hukukun üstünlüğünün tesis edilmesi, yargının bağımsızlığı, ifade özgürlüğü ve siyasi katılımın önündeki engellerin kaldırılması gerekmektedir.
Rawls’un makul çoğulculuk ve adil toplum kavramları, Türkiye’nin kültürel, dini, felsefi ve ahlaki farklılıklarını kapsayacak şekilde uyarlanmalıdır. Bu farklılıkların bir tehdit değil, zenginlik olarak görülmesi önemlidir.
Engeller ve Çözüm Önerileri
Türkiye’de kamusal aklın önündeki en büyük engellerden biri, devlet aklının toplumun her alanına nüfuz etmesidir. Kamusal aklın güçlenmesi için devletin, toplumsal hayata müdahalesi sınırlandırılmalı ve sivil toplum güçlendirilmelidir.
Farklı toplumsal kesimlerin diyalog kurmaları teşvik edilmelidir. Bu, farklılıkların anlaşılmasını ve ortak paydaların bulunmasını kolaylaştıracaktır.
Batı’nın toplumsal sorunlar ve çözüm yöntemleri Türkiye için rehber olabilir, ancak bu deneyimler Türkiye’nin özgün koşulları dikkate alınarak uyarlanmalıdır.
Türkiye’de kamusal aklın işlevselleştirilmesi, toplumsal barışın ve adil bir toplumun tesis edilmesinde hayati öneme sahiptir. Eğitim, sivil toplum, medya, yasal reformlar ve toplumsal diyalog yoluyla kamusal aklın güçlendirilmesi mümkündür. Kamusal aklın özgürleştirilmesi ve makul çoğulculuğun teşvik edilmesi, yeni bir toplumsal hikayenin ana fikri olabilir. Bu hikaye, Türkiye’nin gelecekte daha adil ve demokratik bir toplum olma yolundaki çabalarına ışık tutacaktır.
Kaynak: Mete Ayhan - Liberal Parti Genel Başkan Yardımcısı