Liberal Parti Genel Başkanı Zübeyir Gülabi: Liberal Düşüncenin Özgürlük ve Ekonomi Üzerine Etkileri, Türkiye ve Dünya Örnekleri

Liberal Parti Genel Başkanı Zübeyir Gülabi: Liberal Düşüncenin Özgürlük ve Ekonomi Üzerine Etkileri, Türkiye ve Dünya Örnekleri
Yayınlama: 08.07.2024
Düzenleme: 31.07.2024 14:43
13
A+
A-

Liberal düşüncenin asıl vurgusu özgürlük üstüne…

Ekonomi anlayışı da özgürlükle alakalıdır. Atatürk ülke içinde bireysel özgürlüklerin genişlemesini sağlamadı, aksine oldukça sıkı bir rejim kurdu. Vatandaşı rejime sadakat üzerine görevlendirdi. Zaten erkek nüfus konusunda sıkıntı vardı. Gelen göçmen nüfus da özgürlüğü can güvenliği olarak anladığı için bu konuda talebi olmadı. Özgürlük olmayınca bireysel girişim ve gelişim olmadı. Sivil aydınlar da askerlerin demir pençesindeki cumhuriyete katlanamadı. Kanla irfanla kurduk biz bu cumhuriyeti anlayışının içinde bireysel özgürlüklerin olmadığı malum. Mesele kalkınma ve ekonomik büyüme değildi; yeni bir ulus inşası idi. Kürt nüfus hariç başarılı olundu ama bu başarının içinde ekonomik başarı yoktur. Devrimler vardır. Ecevit’in eleştirisi malum. Demirağ, Killigil, Koç, Eczacıbaşı vardı. Demirağ demiryolları, Killigil silah üretimi yapıyordu.
Kore, Tayvan ve hatta Çin halkına her gün daha çok özgür hareket alanı açtıkları için kalkınmaları sürekli ivme kazandı.
Bizdeki devlet eliyle sanayileşmenin en büyük başarısı (tek parti döneminde) şeker fabrikaları iken, 1939’lara geldiğimizde şeker fabrikalarının kimisi %5 kapasite ile üretim yapmaya terkedilmiş, bunun yanında partinin kodamanları şeker ithal lisansları ile tekelleşmişlerdi.
Adnan Adıvar, Halide Edip Adıvar gibi siyasal özgürlükçü aydınlar ülkeyi terketmiş, Kel Ali, Kılıç Ali gibi tek marifetleri lidere sadakat olanlar bakan, istiklal mahkemesi başkanı olup 5 bin kişi astım şapka için diyebilmişler. Bu ortamda ülkeyi ekonomik olarak kalkındıracak sinerji çıkmamış, çıkamazdı da.
Güney Kore, 1953’te savaştan çıktığında açtı, devlet teşvikleri ile Samsung, Hyundai, LG vs gibi 5 şirketi büyütüp fabrikalar inşa ettiler.
AKP de, kendince Müslümanları laiklerin elinden kurtardığına inandı ve lideri o da tanrılaştırdı. Liderleri tanrılaşan uluslar zorunlu oruca maruz kalıyorlar.
Demek istediğim, Atatürk despotlaşmak zorunda değildi. İstiklal Harbi bayağı meclisin kontrolünde kazanılmış bir savaştır. Atatürk çok büyük bir komutan ve lider olduğunu göstermiştir. Ancak, kalkınmayı öne alıp, devrimleri kalkınma içine yedirseydi herhalde daha farklı olurdu. Kurtuluş savaşında Van’da, Hakkari’de, Şanlıurfa’da, Diyarbakır’da, Mardin’de kaç kişilk Türk/Osmanlı ordusu vardı da buralar Türkiye’de kaldı ki, savaştan sonra Kürt ikinci sınıf oldu? O zamanki bir bakan “onların özgürlüğü Türke hizmet etmek” diyebildi? Müslüman azınlık değildir deyip, azınlık haklarından bile mahrum etmek, son 40 yıldır yaşadığımız çatışmanın sebebi değil mi? Eşit vatandaşlık herkesin hakkı idi…
Liberalizm bir ekonomik teoriden ziyade siyasal özgürlükçü bir düşüncedir. Yoksa Çin, basbayağı kapitalist bir ekonomiyi çok otoriter bir rejim altında uyguluyor. Zaten tarihinde ülke içinde siyasi özgürlük tecrübesi de olmadığı için, mevcut devlet kapitalizmi içindeki ekonomik özgürlük Çin halkını mutlu edebilir.
Arkadaşların tartışması Liberal kelimesine takılıyor ve neo-liberal ekonomik uygulamalara kayıyor. Eski, klasik Liberal ekonomik anlayış Keynes’ten beri bitti.
ABD, Tayvanlı TSMC’ye 6.5 milyar dolar teşvik verip gel ülkemde chip üret diyor. Bunun neresi Liberal ekonomi? Ama aynı ülke hem başkanın hem de eski başkanın evinde arama yapabilen bir yargıya sahip. Artık mesele siyasi özgürlük meselesi…
Ekonomik politikaları siyasi özgürlükleri koruyacak şekilde uygulama önemli.
Liberteryen tartışmalar yerine, KHK, bağımsız ve tarafsız yargı, İslamın özgürlükçü yorumunu tartışmak lazım.

Bir Yorum Yazın
Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.

WhatsApp