Türk toplumunda güçlü olanın yanında yer alma eğilimi, tarih boyunca pek çok kez gözlemlenmiştir. Bu eğilim, bireylere kendilerini güvende hissettirir ve belirsizliklerle dolu bir dünyada bir dayanak noktası sunar. Türkiye’nin günümüzdeki siyasi atmosferi de bu eğilimi yansıtmaktadır. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, güçlü lider imajını başarıyla pekiştirmiş ve halkın desteğini bu imaj üzerine kurmuştur. Erdoğan’ın stratejisi, ekonomik ve sosyal alanlarda kazandırdığı ilk avantajlarla halkı mutlu etmek ve sonra bu mutluluğu sürdürecek inancı aşılamaktır. Bu, tıpkı bir kumarhaneye ilk kez gelen müşteriye kazandırılması gibi, kazanmanın getirdiği hazla halkın sürekli desteğini sağlamayı amaçlamaktadır.
Türk halkı, tarihsel ve kültürel olarak güçlü liderlere karşı bir eğilim göstermiştir. Bu durum, bireylerin belirsizlik ve korku karşısında kendilerini güvende hissetme arzusundan kaynaklanır. Güçlü liderler, toplumun refah ve güvenlik beklentilerini karşılayabilen figürler olarak algılanır. Erdoğan, bu psikolojik eğilimi iyi kavramış ve politikalarını bu doğrultuda şekillendirmiştir. İlk başta halka sunduğu ekonomik iyileştirmeler ve sosyal reformlar, halkın ona olan güvenini pekiştirmiştir. Halk, bu güçlü liderin yanında olmanın kendilerine getireceği avantajlara inanarak Erdoğan’a olan desteğini sürdürmüştür.
Erdoğan’ın politikalarının bir diğer boyutu, halkı ekonomik kazanımlarla mutlu edip sonra bu kazanımların sürekli olacağına inandırmaktır. Bu strateji, halkı bir nevi kumarbaz psikolojisine sokar. Kumarhanelerde ilk kazançları tadan müşteriler, kazanmanın getirdiği hazla bir daha kazanacaklarına inanarak oynamaya devam ederler. Türkiye’de de benzer bir durum söz konusudur. Halk, ilk başta elde ettiği ekonomik iyileşmelerin sürekli olacağına inanarak, zamanla bu kazançların azalmasına rağmen destek vermeye devam etmektedir.
Bu süreçte, zengin kesim ve fakir kesim arasındaki uçurum da derinleşmektedir. 17 milyon zengin, lüks hayatlarını sürdürebildikleri sürece, geri kalan 70 milyon fakir de bir gün aynı refaha kavuşacakları umudunu taşımaktadır. Erdoğan, bu umudu canlı tutarak, halkın desteğini korumayı başarmaktadır. Ancak bu umut ve destek, bir yandan da halkı ekonomik gerçeklerden uzaklaştıran bir kumar oyunu gibi işlev görmektedir.
Erdoğan’ın başarısında muhalefetin beceriksizliği de önemli bir rol oynamaktadır. Muhalefet partilerinin, güçlü bir alternatif sunamaması ve halkın güvenini kazanacak bir lider çıkaramaması, halkı Erdoğan’ın yanında durmaya mecbur etmektedir. Halk, mevcut ekonomik zorluklara rağmen, Erdoğan’ın bir gün yeniden kendilerine kazandıracağı umuduyla desteğini sürdürmektedir. Bu durum, muhalefetin etkisizliği ve halkın çaresizliği ile birleşince, Erdoğan’ın politikalarının devamını sağlamaktadır.
Türk toplumunda güçlü liderin yanında olma alışkanlığı ve ekonomik kazanç umuduyla süren siyasi destek, Erdoğan’ın stratejik hamleleriyle pekişmektedir. Bu süreçte, halkın büyük bir kesimi, ekonomik gerçeklerden uzaklaşarak bir nevi kumar oynar gibi Erdoğan’a destek vermeye devam etmektedir. Muhalefetin güçlü bir alternatif sunamaması ise, halkın bu kumara mecbur kalmasına yol açmaktadır. Ancak unutulmamalıdır ki, her kumar oyununda olduğu gibi, bu oyunun da kazananı ve kaybedeni olacaktır.