Liberal Parti Genel Başkanı Zübeyir Gülabi, 25 Ağustos 2024 Basın Açıklaması’nda Türkiye’deki ekonomik durumun sadece ekonomik göstergelerle açıklanamayacak kadar karmaşık ve çok boyutlu olduğu vurgulanmıştır. Ekonomi yönetimindeki başarısızlıklar ve popülist politikalar, Türkiye’yi ekonomik felaketin eşiğine getirmiştir. Özellikle faiz indirme politikalarının fiyaskoyla sonuçlandığı, enflasyonun rekor seviyelere çıktığı, döviz ve altına yönelimin arttığı, konut sektöründe arz eksikliği nedeniyle fiyat artışlarının beklendiği belirtilmiştir.
Ekonomideki sorunların çözümü için enflasyonla etkin mücadele, faiz politikalarında tutarlılık, hukukun üstünlüğü ve demokrasi alanlarında yapısal reformlar, vergi adaleti sağlanması ve kayıt dışı ekonomiyle mücadele, yatırımcı güveninin yeniden inşası gibi öneriler sunulmuştur. Ancak mevcut hükümetin politikaları nedeniyle bu adımların atılması zor görünmektedir. Hükümetin harcamalarda tasarruf yapması gerektiği, ancak Saray rejiminin bu konuda direnç gösterdiği eleştirilmiştir.
Türkiye ekonomisinin içinde bulunduğu durum, yalnızca ekonomik göstergelerle açıklanamayacak kadar karmaşık ve çok boyutlu bir mesele haline gelmiştir. Resmi verilerin ötesinde, toplumun her kesiminde hissedilen bir ekonomik sıkıntı söz konusudur. Bu durumun, sadece ekonomik politikalarla değil, aynı zamanda siyasi ve sosyal dinamiklerle de yakından ilişkili olduğunu vurgulamak gerekir.
Türkiye ekonomisi, uygulanan akılcı olmayan politikalar nedeniyle derin bir çıkmazın içine sürüklenmiştir. Ekonomi yönetimindeki başarısızlık, ülkeyi adeta bir ekonomik felaketin eşiğine getirmiştir. Resmi veriler gerçekleri gizlemeye çalışsa da ekonomideki çöküş artık gün gibi ortadadır.
Uygulanan popülist faiz indirme politikası, tam bir fiyaskoyla sonuçlanmıştır. Enflasyon rekor üzerine rekor kırarken faizlerin düşürülmesi, ekonominin temel prensiplerine aykırı olup, tamamen siyasi hesaplarla alınmış bir karardır. Bu sorumsuz politikalar sonucunda Türkiye, stagflasyon bataklığına saplanmak üzeredir.
Faiz politikalarındaki tutarsızlık, ekonomide domino etkisi yaratmıştır. Faizlerin düşürülmesi, kredi faizlerinde paradoksal bir artışa neden olmuş, bu da vatandaşlar üzerinde borçlanma baskısı oluşturmuştur. Sonuç olarak, insanlar güvenli liman arayışıyla döviz ve altına yönelmiş, bu da Türk Lirası’nın değer kaybını hızlandırmıştır.
Yüksek enflasyon, şirketlerin karlılığını düşürmüş ve onları döviz borçlanmasına itmiştir. Bu durum, ülkeyi potansiyel bir döviz krizinin eşiğine getirmiştir. İktidarın basiretsiz politikaları, Türkiye’yi adeta bir ekonomik mayın tarlasında yürümeye zorlamaktadır.
Konut sektöründeki gelişmeler de endişe vericidir. İpotekli konut satışlarındaki düşüş, yüksek faizli konut kredilerinin vatandaşı nasıl ezdiğini gözler önüne sermektedir. İnşaat maliyetlerindeki artış ile birlikte arz eksikliğinin ortaya çıkması gelecekte konut fiyatlarında ciddi artışlar olacağının habercisidir.
Vergi sistemi tam bir adaletsizlik örneğidir. Küçük çalışan, esnaf ve dar gelirli vatandaş ağır vergi yükü altında ezilirken, büyük holdingler vergi ödemekten kaçınmaktadır. Kayıt dışı ekonomi aldı başını giderken, buna göz yumulmaktadır. Vergi adaletini sağlamak yerine, çeşitli şirketlere vergi affı çıkarılmaktadır.
Cari açık sorunu, ekonomideki dış bağımlılığı gözler önüne sermekte ve döviz kurundaki oynaklığı artırmaktadır. Bu durum, yatırımcı güvenini zedeleyerek ekonominin tüm sektörlerini olumsuz etkilemektedir.
Sonuç olarak, Türkiye ekonomisi popülist politikalar nedeniyle uçurumun kenarına getirilmiştir. Gerçekler görmezden gelinerek ve sorumluluktan kaçılarak ülke daha büyük bir krize sürüklenmektedir. Acil bir politika değişikliği olmadığı takdirde, Türkiye ekonomisinin toparlanması imkansız hale gelecektir.
Enflasyonla etkin mücadele: Hükümet, popülist politikaları bir kenara bırakıp, enflasyonla mücadeleye odaklanmalıdır.
Faiz politikalarında tutarlılık: Merkez Bankası’nın bağımsızlığı sağlanmalı ve faiz kararları ekonomik gerçeklere göre alınmalıdır. [Cumhurbaşkanı, NAS var diyerek faizleri kafasına göre düşürürken, faizleri dünyada en yüksek seviyeye çıkarırken NAS’sı da nesh etmiş mi oldu?]
Yapısal reformlar: Hukukun üstünlüğü, demokrasi ve eğitim alanlarında acil iyileştirmeler yapılmalıdır. [Hukuk hiçe sayılarak KHK ile yüzbinlerce kamu ve hatta özel sektör çalışanı işinden atılmış, doktorluk, mühendislik, avukatlık, öğretmenlik yapmaları yasaklandığı gibi, sigortalı bir işte çalışmaları bile engellenmiştir. Bu da liyakat sahibi insanları kamuda çalışma konusunda korkutmaktadır.]
Vergi reformu: Vergi adaleti sağlanmalı, kayıt dışı ekonomiyle etkin mücadele edilmelidir. [Vergide adalet Cumhurbaşkanının Ortaçağ Krallarında ve padişahlarında olan yetkileri sebebiyle sağlanamamakta, AKP genel başkanı da olan Cumhurbaşkanı, Maliye Bakanı’ndan habersiz vergi muafiyetleri çıkarmaktadır.]
Her kabine toplantısından sonra Maliye Bakanı’nın istifa ettiği haberleri çıkmaktadır. Bu da hükümetin kendi içinde bile istikrarsız olduğunu göstermektedir. Maliye Bakanı istifa etmelidir.
Yatırımcı güveninin yeniden inşası: Ekonomik istikrar sağlanmalı ve yabancı yatırımcıların güveni yeniden kazanılmalıdır. [Hükümet yatırımcı güvenini zedelemek için ne gerekiyorsa yapmaktadır: Daha yeni İpek-Koza Holding Varlık Fonu’na devredilmiştir. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Varlık Fonu’nun başına AKP Genel Başkanı Erdoğan’ı tayin etmiştir. bu şirketlerin Varlık Fonu’ndan gemicik sahibi çocuklara satılırsa şaşırmayacağız. Çiftçilerin topraklarına el koyma yönetmeliği çıkarmıştır. Şehirlerde ise rezerv alan uygulamasıyla kentsel dönüşüm ve şehir rantına el koymak için uygulama yapılmaktadır. Bu ortamda yabancı yatırımcı gelmeyecektir.]
Konut sektöründe dengeleme: Spekülatif artışları önleyecek tedbirler alınmalı, sosyal konut projeleri desteklenmelidir.
Bu öneriler ışığında, Türkiye ekonomisinin içinde bulunduğu krizden çıkması ve sürdürülebilir bir büyüme patikasına girmesi mümkün olabilir. Ancak bunun için iktidarın mevcut politikalardan vazgeçmesi ve gerçekçi, uzun vadeli çözümlere yönelmesi şarttır.
Hükümet, önce kamuda, yani devlet kurumlarında ve belediyelerindeki harcamalarda tasarrufa gitmelidir. Ama 13 uçaklık filosundan vazgeçmeyen Saray rejimi, İzmir’in, bütün Ege’nin, Akdeniz’in hatta Ankara’nın orman yangınlarına müdahale edecek araçları almamakta direnmektedir.
Zübeyir Gülabi
Liberal Parti Genel Başkanı