Türkiye’nin Değişen Sosyal ve Siyasi Dinamikleri
Dünya hızla değişiyor ve ideolojiler, bu değişime ayak uydurmakta zorlanıyor. 20. yüzyılın başındaki dünya sorunlarına cevap verme iddiasındaki ideolojiler, günümüzün karmaşık ve dinamik yapısına hitap etmekte yetersiz kalıyor. Milletler Cemiyeti (MC) ve Birleşmiş Milletler (BM) gibi uluslararası organizasyonlar bile, ideolojilerin belirlediği dünya bakış açılarıyla kurgulandı. Ancak 21. yüzyılda dengeler değişti ve ideolojilerin evrim geçirmesi kaçınılmaz hale geldi.
Avrupa Birliği’ndeki liberal partilere baktığımızda, siyasi yelpazelerinde ırkçılıktan faşizme kadar geniş bir spektrum görüyoruz. Bu durum, ideolojilerin yeni dünya düzenine ayak uydurmakta zorlandığını gösteriyor. Komünizm, sosyalizm, İslamcılık ve dincilik gibi ideolojiler kaybedenler arasında yer alıyor. Marksist ve Komünist fikirler, postmodern eleştiriler sunan akımlar haline geldi ve artık çözüm değil, eleştiri getiriyorlar. Sosyalizm ise sosyal demokrasi olarak liberalizmle birleşti.
Milliyetçilik konusunda ise İtalya, Almanya, Japonya, Fransa ve Türkiye gibi ülkelerde milliyetçiliğin üzerine kurulu olduğu milletlerin nüfusu hızla azalıyor. Türkiye’de toplumun halen en büyük sosyolojik ortak paydası din. Ancak, dinden hızla uzaklaşma eğilimi, salt sekülarizm açısından mutluluk verici görünse de, sosyal psikoloji ve din sosyolojisi açısından Türk toplumunun bu kadar hızlı bir değişimi kaldıracak seviyede olmadığını gösteriyor. Bunun sonucu olarak anomi, sosyal anarşi ve huzursuzluk kaçınılmaz hale geliyor. Kadın cinayetlerinin hızla artması, diğer cinayetlerin çoğalması, uyuşturucu çetelerinin büyümesi ve devlete bile meydan okur hale gelmeleri, bu tehlikenin işaretleri olarak görülebilir.
Muhafazakar düşüncenin tedrici değişim fikrine sarılması da bu yüzdendir. M. Erdoğan hocanın da liberalizm-İslam ekseninde yazılara yoğunlaşması, dinin toplumsal huzur açısından önemine binaendir. “İdeolojiler idrake giydirilen deli gömlekleridir” ifadesi, ideolojilerin yerel tını ve temalardan yoksun bir evrensellik iddiası taşımasının eleştirisidir. Tolstoy’un dediği gibi “milli olmayan, evrensel olamaz.” Türkiye’nin toplumsal hassasiyetlerinden uzak hukuk devrimlerinin de 1980 öncesi anarşinin sebebi olduğunu savunan M. Turhan gibi sosyologlar da oldu.
Türkiye çok hızlı şehirleşti. Özellikle Adalet ve Kalkınma Partisi’ne (AKP) oy veren çevre insanları, son 20 yılda kentli hale geldi. Ancak AKP, bu insanlara şehirli hayatın gereklerini karşılayacak imkanları vermediği gibi, köye dönüş imkanlarını da yok etti. Bu durum, huzursuz bir yarı çevre yarattı. Bu yarı çevrede aileyi ve toplumu bir arada tutan dinamikler hızla yıkılırken, kentli eski merkez ahali daha ahlaklı ve uyumlu bir görüntü sergiliyor. Türkiye, bu hızlı değişimi göğüsleyemiyor.
İktidardaki Merkez de bu durumun farkında ve toplumu kolayca ajite edebiliyor. Bir gün soğan depolarına, bir gün üç harfli marketlere, bir başka gün ise Starbucks kafelerine saldırı düzenletebiliyor. Hatta bir yerde ana muhalefet liderini linç ettirebiliyor.
Türkiye’nin hızlı şehirleşme ve sosyolojik değişim sürecinde karşılaştığı zorluklar ve ideolojilerin bu yeni duruma ayak uyduramaması, toplumsal huzursuzluğun artmasına neden oluyor. Bu nedenle, Türkiye’nin pratik hayatına yönelik çözümler geliştirilmesi ve toplumun sosyolojik dinamiklerinin dikkate alınması gerekiyor.