Ankara’da dikkat çekici bir olaylar zinciri, Türkiye’nin adalet ve insan hakları alanında derin sorular sormasına neden oldu. Ceza hukukçusu Avukat Dilek Ekmekçi, yetiştirme yurtlarında kalan kız çocuklarının fuhuş ağına düşürülmesiyle ilgili çarpıcı gerçekleri ortaya çıkarma cesaretini gösterdiği için, Ak Parti Milletvekili Osman Gökçek’in şikayeti üzerine akıl hastanesine yatırıldı. İlk duruşmada tahliye kararı verilmesine rağmen, savcının itirazı sonucunda yeniden tutuklanarak hapse gönderildi.
Henüz bebekken yetiştirme yurduna bırakılan ve yetişkinliğinde biyolojik ailesini aramaya çıkan Ekmekçi, ailesinin hikayesinde karanlık ve korkunç bir gerçekle karşılaştı. Ekmekçi’nin ablasının da fuhuş bataklığına itildiğini öğrenmesiyle başlayan bu arayış, siyaset ve bürokrasi dünyasında birçok kişinin gözünü korkutan bir dizi iddianın ortaya atılmasına neden oldu. Üstelik, fuhuş mafyasının güçlü bağlantıları olduğu, devlet kademelerinde dahi iş birliği yapıldığı öne sürülüyor. Gerçekleri açığa çıkarmak için hayatını tehlikeye atan Ekmekçi, fuhuş çetesinin organize yapısına dair deliller toplayarak yargıya sunmuştu.
Dilek Ekmekçi’nin tutuklanması, adalete ve hukuka olan güvenin sarsıldığı eleştirilerini de beraberinde getirdi. Ülkede birçok insan, Ekmekçi’nin başlattığı bu cesur mücadelenin “adalet” maskesi altında bastırılmaya çalışıldığını düşünüyor. Yetiştirme yurtlarında kalan çocukların karşılaştığı tehlikelere dikkat çeken ve suskunluk perdesini yırtan Ekmekçi’nin cezaevine konulması, vicdanlarda büyük bir yara açtı. Kendisini akıl hastanesine sevk etmek gibi bir uygulamanın, eleştirilerden kaçarak hukuku “dilsiz bırakma” girişimi olarak görülmesi ise toplumda büyük yankı uyandırdı.
Bu olaylar sırasında Liberal Parti de sessiz kalmadı ve sosyal medya hesapları üzerinden oldukça sert bir açıklama yaptı: “Bal Tuzaklarına düşüp adaletsiz yollarla kendilerini aklamaya çalışanlar, başkalarını karalayarak gerçekleri örtbas edemezler. Bu halk, hukuksuzlukların gölgesinde oyun oynayanlardan bıktı; adaletin yanında olmaktan vazgeçmeyecek.” Bu sözlerle, Ekmekçi’nin yaşadığı zorlukların yalnızca bireysel bir mücadele olmadığı; hukukun ve adaletin bir kez daha ağır bir sınavdan geçtiği mesajı verildi.
Türkiye, Ekmekçi’nin başlattığı bu mücadelenin toplumun vicdanında nasıl bir yer edineceğini ve adaletin hakikaten nerede durduğunu sorguluyor. Adaletin ışığında ilerlemek isteyenler için Dilek Ekmekçi bir umut sembolü, karşılaştığı zulüm ise adaletin önündeki engellerin acı bir göstergesi oldu.