TRT eski spikeri Sırrı Er’in, Kırıkkale Eski Milletvekili Kemal Albayrak ile gerçekleştirdiği röportaj, Türkiye’deki adalet ve hukuksuzluk krizini gözler önüne serdi. Albayrak, “Hukuk şahsa göre değildir, devletin adaleti olur!” diyerek, orman yangınları, depremler ve sahte diploma skandalı gibi sorunların temelinde keyfi yönetim ve adaletsizliğin yattığını vurguladı. Siyasi çoraklaşma, muhalefetin çözüm üretememesi ve TBMM’nin işlevsiz hale gelmesi eleştirilirken, sosyal barış ve liyakat vurgusu öne çıktı.
TRT eski spikeri ve Uluslararası Basın Kartı sahibi Sırrı Er’in, Kırıkkale eski milletvekili Kemal Albayrak ile gerçekleştirdiği röportaj, Türkiye’nin adalet, hukuk ve yönetim sorunlarına dair çarpıcı tespitlerle gündeme damga vurdu. Röportajda, depremlerden orman yangınlarına, sahte diploma skandalından siyasetteki çoraklaşmaya kadar birçok kritik konu masaya yatırıldı. Albayrak’ın, “Hukuk şahsa göre değildir, devletin adaleti olur!” sözleri tartışmanın ana eksenini oluşturdu.
Röportajın başlangıcında Sırrı Er, adalet kavramının Türkiye’deki algısına dikkat çekti:
“Adalet denildiğinde insanların aklına başka şeyler geliyor. Başına gelmeden adalet demiyorsun, başına geldiğinde feryat ediyorsun.”
Er, 40 yıllık meslek hayatında hep adalet, demokrasi ve eşitlikten yana olduğunu vurgularken, felaketlerin temelinde adaletsizliğin yattığını savundu. Depremler ve orman yangınları gibi faciaların, zamanında alınmayan önlemlerin bir sonucu olduğunu belirtti:
“Japonya örneği karşımızda duruyor. Zamanında önlem alırsanız, dere yataklarına ev yapmazsanız, depreme dayanıklı inşaatlar yaparsanız, insanların ölmesine engel olursunuz.”
Kemal Albayrak ise Türkiye’nin felaketlerin eşiğinde olduğunu ifade ederek, orman yangınları ve depremlerde yaşanan can kayıplarının önlenebilir olduğunu vurguladı. Albayrak, “Türkiye bir cennet gibi ülkedir, ama felaketler niye oluyor, niye tedbir alınmıyor?” diyerek yönetimdeki keyfiliğe ve güvensizliğe dikkat çekti. Özellikle orman yangınlarında hükümetin yeterli önlem almadığını, hatta halk arasında “Acaba yangınları kendileri mi çıkardı?” şeklinde bir güvensizlik algısının oluştuğunu belirtti.
Röportajın en dikkat çeken bölümlerinden biri sahte diploma skandalına yönelik tartışmalar oldu.
Sırrı Er, “400 diploma dediler, meclise kadar sıçradı, 40 vekilden bahsediliyor. Ya emniyete, yargıya, savcıya, hakime sıçrarsa? Türk Silahlı Kuvvetleri’ne sıçrarsa? Bu insanların verdiği kararların hükmü ne olacak?” sözleriyle skandalın boyutlarını ortaya koydu.
Albayrak, bu durumu “kötülüğün sıradanlaştığı” bir dönem olarak nitelendirerek, hukuksuzluğun bir başka hukuksuzluğu doğurduğunu ifade etti:
“Türkiye’de her hukuksuzluk, yeni bir hukuksuzluğu doğurdu. Sahte pasaportlarla çocuklar üniversiteye kayıt olmuş, kimse bunu araştırmıyor.”
Bu tür skandalların devlet bürokrasisindeki hiyerarşik ortaklık ve koruyucular olmadan gerçekleşemeyeceğini savunan Albayrak, “Devletin e-devleti var, bunlar bilinmiyor mu? 40 milletvekilinin adı geçiyor, kim denetleyecek?” diyerek denetim mekanizmalarının çöktüğünü ve keyfiliğin yasallığa dönüştüğünü belirtti.
Röportajda, Türkiye’deki siyasi yapının çoraklaştığına dair sert eleştiriler de yer aldı.
Albayrak, mevcut sistemin müzakere alanlarını yok ettiğini, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin (TBMM) işlevsiz hale geldiğini savundu:
“Fikirlerin çarpışmasından hakikat doğar, ama bu sistem buna müsaade etmiyor. Basın tekelleşti, kurumlar bağımlı hale geldi.”
Muhalefetin de çözüm üretmek yerine iktidarın söylemlerini takip ettiğini belirten Albayrak, “Muhalefet halka inmeli, dürüstçe çözüm yolları sunmalı. Akıl, bilim, hukuk, demokrasi ve ahlak rehber olmalı.” dedi.
Sırrı Er’in, “Muhalefet bunları düşünemiyor mu?” sorusuna Albayrak, hür aklın eksikliğine işaret ederek yanıt verdi:
“Siyasi yapılar hegemonik bir yapıya dönüştü. Alttakilerin hür aklı yok, üsttekiler ne derse onu yapıyorlar. Yeni fikirler çıkmaz, yanlışlığa dur denmez.”
Röportajda, TBMM’de kurulan Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu da ele alındı.
Albayrak, komisyonun gizli müzakerelerle çalıştığını ve milletten gerçeklerin saklandığını belirtti:
“Samimi olsalar, milletin geleceğini düşünürler. Ama partilerin kendi çıkarlarını düşünüyorlar. Hukuk şahsa göre değildir, devletin adaleti olur.”
CHP’nin komisyona katılma gerekçesinin, İmamoğlu’nun tahliyesi gibi bireysel çıkarlarla ilişkilendirilmesini ise sert bir şekilde eleştirdi:
“Böyle hukuk mu olur? Hukuk siyasete göre belirlenmez, suçluyu korumaz.”
Albayrak, Türkiye’nin acilen sosyal barışa ihtiyacı olduğunu vurguladı. İbn Haldun’un “Bir ülkede sosyal barışı sağlayamazsanız, dışa karşı da ülkeyi savunamazsınız” sözünü hatırlatarak, liyakat ve tecrübenin önemine dikkat çekti:
“Ayrımcılıkla ülke iyi yönetilmez. Akıl, bilim, hukuk ve ahlak rehber olmalı. Siyaseti dine ve ideolojiye saptırırsan, ayrışma olur.”
Albayrak, sivil toplum örgütlerinin, hür düşünen bireylerin ve muhalefetin bir araya gelerek müzakere etmesi gerektiğini savundu.
Sırrı Er ise, “İnşallah bu söyledikleriniz tez zamanda tahakkuk eder” diyerek adalet ve hukukun üstünlüğüne olan umudunu dile getirdi. Ancak sahte diploma skandalının yargıya, emniyete ve diğer kurumlara sıçraması durumunda alınacak kararların meşruiyetinin sorgulanacağını vurguladı:
“Zaman bize tamamını gösterecek.”
Sırrı Er ve Kemal Albayrak’ın röportajı, Türkiye’nin adalet, hukuk ve yönetim krizine dair çarpıcı bir tablo ortaya koydu. Orman yangınlarından depremlere, sahte diploma skandalından siyasetteki çoraklaşmaya kadar birçok sorunun temelinde adaletsizlik ve keyfi yönetim anlayışının yattığı vurgulandı.
Albayrak’ın “Devletin adaleti olur” sözü, röportajın en güçlü mesajı olarak öne çıktı. Türkiye’nin sosyal barış, liyakat ve hukukun üstünlüğüne dayalı bir yönetim anlayışına ihtiyacı olduğu bir kez daha açıkça ortaya kondu.
Bağımsız gazeteciliği desteklemek için Patreon sayfamıza katılabilirsiniz:
Patreon’da Destek Ol