Cem Garipoğlu’nun mezarında yapılan incelemelerde bir poşette insana ait olmayan kan örnekleri tespit edildi. 17 yaşındaki Münevver Karabulut’un 2009’da Garipoğlu tarafından öldürülmesinin ardından, Garipoğlu 197 gün sonra teslim olup 24 yıl hapis cezasına çarptırıldı. 2014’te cezaevinde ölü bulunduğu açıklandı. Garipoğlu’nun ölmediği ve kaçırıldığı iddiaları üzerine, mezarının açılmasına karar verildi. Yapılan genetik analizler, mezarda bulunan kan örneğinin insan kanı olmadığını ortaya koydu. Bu durum, Münevver Karabulut davasındaki belirsizlikleri artırdı.
Cem Garipoğlu’nun mezarında yapılan incelemelerde bir poşette insana ait olmayan kan örnekleri tespit edildi. 17 yaşındaki Münevver Karabulut’un 2009’da Garipoğlu tarafından öldürülmesinin ardından, Garipoğlu 197 gün sonra teslim olmuş ve 24 yıl hapis cezasına çarptırılmıştı. 10 Ekim 2014’te ise cezaevinde ölü bulunduğu bildirilmişti.
Garipoğlu’nun ölmediği ve kaçırıldığı yönünde iddiaların ortaya çıkmasının ardından, Karabulut ailesinin avukatı Rezan Epözdemir, mezarının açılması ve feth-i kabir (cesedin mezardan çıkarılarak otopsi yapılması) işleminin yapılması için talepte bulunmuştu. 26 Eylül’de, İstanbul Cumhuriyet Savcılığı tarafından mezarın açılmasına karar verildi ve işlem 3 Ekim’de gerçekleştirildi.
Mezar açıldığında, Garipoğlu’nun cesedinden alınan örneklerin, babası Mehmet Nida ve annesi Tülay Makbule ile birebir uyuştuğu tespit edildi. Ayrıca, mezarda bulunan bir poşet üzerinde yapılan incelemelerde, İstanbul Emniyet Müdürlüğü Kriminal Daire Başkanlığı tarafından gerçekleştirilen UV ışık taraması, DNA izolasyon yöntemi ve renk reaktif testleri gibi yöntemler kullanıldı.
Yetkililer, poşet üzerinde herhangi bir vücut sıvısı örneği bulamadıklarını ancak poşetin iç kısmından alınan kan örneğinin insan kanı olmadığını açıkladı. Raporda, poşetin üst kenar uç kısmındaki düğüm üzerinden alınan kanlı sürüntü örneği ile poşetin iç kısmından alınan kan örneğinin genetik analizlerinin sonuç vermediği belirtildi.
Bu gelişmeler, Münevver Karabulut davasına ilişkin belirsizlikleri artırırken, Garipoğlu’nun ölümü ve mezarındaki kan örneklerinin kaynağına dair yeni sorular ortaya çıkardı.