Sokak Köpekleri ve Güvenlik Sorunu,
Sokak köpeklerinin itlafı kabul edilebilir bir çözüm değildir. Ormandaki ağaçların bile kökler vasıtasıyla haberleştiğinin iddia edildiği bir çağda öldürmeyi tek çözüm olarak sunmak, çözümsüzlüğü çözüm olarak dayatmak anlamına gelir.
2004’te yürürlüğe giren 5199 Sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’na göre sokakta yaşayan hayvanların bakımında sorumluluk yerel yönetimlere ait. Yasanın sokak hayvanlarıyla ilgili 6. Maddesi’ne göre “Sahipsiz ya da güçten düşmüş hayvanların, 3285 sayılı Hayvan Sağlığı Zabıtası Kanununda öngörülen durumlar dışında öldürülmeleri yasak”tır.
Hükümetlerimiz çözemedikleri her konuyu güvenlikleştirmekte, bir güvenlik sorunu haline getirerek tekelinde olan kaba güç (asker, polis, jandarma ve bunların silahları) ile sorun gördüğü şeyi ezmeye çalışmaktadır.
Son iki yüzyıllık tarihimiz sorunları barışçıl ve insani yollarla çözemediğimizin örnekleriyle doludur: Yeniçeri Ocağı’nın katliamla lağvedilmesi ve uzantısı olarak Bektaşi dergahlarının ve Bektaşilerin toplumsal düşman haline getirilmesi; Ermeni meselesi, Kürt meselesi; Varlık Vergisi; 6-7 Eylül’de Rum azınlığa yapılan saldırı; 1 Mayıs’ın Taksim’de kutlanamaması; Cumartesi annelerinin devletn gözünde bir güvenlik sorunu haline gelmesi; 17/25 yolsuzluk soruşturmalarının darbe girişimi görülmesi; 15 Temmuz Darbe girişimi sonrasında 2.5 milyon vatandaşın terör soruşturmasına tabi tutulması; Suriye’nin iç meselesinin yanlışlarla Türkiye’nin içgüvenlik sorunu haline gelişi bunlara örnektir.
Yerel seçimlerde hezimete uğrayan, ekonomiyi yönetemeyen hükümetin yapay sorunlara yapay ve insanlık dışı çözüm önerilerinin tartışılması bunun örnekleridir. En son sokak köpeklerinin katledilmesi önerisi, bardağı taşıran, gayretullaha dokunan bir hamle olacaktır. Hükümet kendisinin çıkardığı “Hayvan Hakları” yasasını uygulayamamış ve bunun cezasını köpeklere yüklemiştir. Önce çıkardığınız yasaları uygulayın bir, sorun çözülüyor mu, çözülemiyor mu görelim. Zaten yasayı da ihtiyaç hissettikleri için değil, AB Uyum süreci kapsamında çıkardıkları için içselleştiremedikleri görülmektedir. Halbuki, bir köpeğe çölde su içirmenin cennete gitmeye vesile olacağını söyleyen bir dinin mensubuyuz. Nas, nas diye bağıra bağıra ülke kaynaklarını çar çur edeceğinize, dinin insani ve çevreci yanını da görebilseydiniz biraz. Elinde çekiç olan hükümet herşeyi çivi olarak görmeye devam ediyor.
İnsanları korumakla yükümlü olduğumuz gibi çevrenin, tabiatın ve yaşadığımız hayatın bir parçası olan köpekleri, kedileri korumak da bizim yükümlülüğümüz. Turizm bölgelerindeki belediyelerimizin hiç kontrol etmediği sahipli köpeklerin terkedildiği için sorun haline gelen köpek konusunda hayvanlardan çok kendileri kusurludur. Yüksek rantiye gelirlerinin bir kısmını kaliteli ve yeterli barınaklar yapmaya, yeterli sayıda veteriner istihdam etmeye ayırmaları gerekir.