Ah Şu İçimizdeki Merhamet!
Tarih boyunca Ruslarla 13 savaş yapmışız. Rusların Panislavizm akımı, bu savaşlara etken olmuştur. Bu savaşlarda milyonlarca insan zor şartlar altında göç etmek zorunda kalmış ve Ruslar hep bizi ezmiştir. Şimdi size unutulmuş tarihimizden bir hatırlatma yapayım.
1917 Bolşevik İhtilali’nde Komünist Kızıl Ordu, Çar’ı devirir ve ailesiyle birlikte idam eder. İngilizler ve Fransızlar her ne kadar Çar’a ve Çar’ı destekleyen Beyaz Ruslara yardım etse de Kızıl Ordu’yu yenemezler. Akabinde, Beyaz Ruslar katledilmemek için Rusya’yı terk ederler. Ancak İngilizler bu Beyaz Ruslara kapılarını açmazlar; hatta zengin ve soylu olanlarına bile. 1918-1921 yılları arasında göç eden Beyaz Rus sayısı 250 bindir.
Peki, bu 250 bin Beyaz Rus nereye sığındı sizce? Tabii ki İstanbul’a. O necip milletimiz, darda kalanın yanında olma karakterini hep geleceğe miras bırakmıştır.
Tabii, İngiliz ve Fransız gemileriyle İstanbul’a göç eden bu 250 bin Beyaz Rus beraberinde birçok sorunu da getirmiştir. Osmanlı zaten zor durumdayken bu kadar göç, fiyatları 15 katına kadar çıkartır. Kiralar pahalanır, ürünler alınamaz hale gelir. Sefalet ve yokluk yüzünden İstanbullu açlığa mahkûm olur, İstanbul ekonomik olarak çöker.
Bu Beyaz Rusların zengin ve soylu olanlarını Fransa ve Çekya, bankacı ve tüccar tabakasını Almanya, ziraatten ve çiftçilikten anlayanları ise Brezilya ve Arjantin kendi ülkelerine alır. Posaları da bize kalır.
İstanbul’da fuhuş bir anda artar, demografik yapı değişir ve bu değişim halkı da etkiler. Ruslar, plajlarda mayoyla denize girmeye başlar. Florya Plajı Rus kaynar. İstanbul da bu değişimden nasibini alır; ahlaki dezenformasyon başlar. Hastalıklar da gelir tabii bu göçle birlikte: frengi, bel soğukluğu, tifo, sıtma…
Hatta Rus kadınlarının saçı bitlenmiş ve saçlarını kestiklerinden dolayı tülbent bağlarlar. Bu bağlama stili, “Rus Başı” adı altında İstanbullu kadınlar arasında moda olur.
Ruslar ticarete atılır ve kelepir mağazalar açıp Rus malları satarak Türk tüccarlara darbe vururlar. O dönemde Dolmabahçe Sarayı’nın at ahırları alanı, şimdiki Beşiktaş Stadyumu, Rus mülteci kampı olur. Beyoğlu, Tepebaşı, bir fuhuş merkezi haline gelir ve Rus genelev kadınları kokain ve morfin satar hale gelir. İstanbul, İstanbul olmaktan çıkmış, Osmanlı’nın hayat tarzı değişmiştir.
Hatta Prof. Dr. Mazhar Osman şöyle der: “Topla, tüfekle, tayyareyle, bombayla dünyanın kırk küsur milleti İstanbul’u ezememiştir. Çar ordularına karşı 600 sene karşı duran İstanbul, Rus fahişelerine mağlup olmuştur.”
Rus Yahudileri, İstanbul’daki Yahudilerle ticari ortaklık kurup birbirlerine sahip çıkmış ve ticareti ele geçirmişlerdir. Ruslar, tombala ile kumarı yaymış, aileler darmadağın olmaya başlamış, halk isyan edecek noktaya gelmiş ve tepkiler yükselmiştir. Bunun üzerine, Tombalacılarla Mücadele Derneği kurulmuştur.
Neyse ki 7 Nisan 1921’de Yeni Rus Devleti af ilan etmiş ve ülkelerine geri dönme hakkı tanımıştır. Milli Mücadele başarılı olup ve İstanbul işgalden kurtulunca, artık Rusya’ya geri dönmek zorunda kalırlar. Ama kalanlar da olur. Özellikle Beyaz Rus kadınlar Türklerle evlenmiştir. Ticaretle İstanbul’u sömüren birçok Rus, tabii ki sonradan Avrupa’ya gidip daha da zengin olmuştur.
Şimdilerde tarih tekerrürden ibaret. Necip milletimize insanlık vazifesi atalarından mirastır. Ders alınsaydı hiç tekerrür eder miydi tarih?
Esen kalın!