Alman Kralı II. Frederick’in, çok beğendiği bir değirmencinin mülkünü almak istemesi üzerine değirmencinin ona “Alamazsınız. Berlin’de hâkimler var!” diyerek karşı çıkması, tarihte adaletin sembollerinden biri olarak yer almıştır. Peki, bugün bizler mülkiyet hakkını ihlal eden uygulamalara karşı “Ankara’da hakimler var!” diyebilir miyiz? Ne yazık ki, hayır.
Rezerv yapı alanı uygulaması, başlangıçta yeni yerleşim yerleri için düşünülmüşken, şimdi mevcut yerleşim yerlerini de kapsamına alıyor. Bu yasa ile kişinin oturduğu binası, tarlası, bağı bahçesi kolaylıkla elinden alınabiliyor. Binlerce insan, bir sabah uyandıklarında evlerinin, işyerlerinin, tarlalarının ellerinden alındığını görecekler. Deprem bölgelerinde yaşayan insanlar, bu uygulamadan dolayı büyük mağduriyet yaşıyor ve feryat ediyorlar.
Önceden sadece yeni yerleşim yerleri rezerv alan olurken, şimdi mevcut yerleşim yerleri de rezerv yapı alanına girebiliyor. Bu yasa değişikliği, sağlam binaların dahi rezerv yapı alanı kapsamına alınmasına imkan tanıyor. Böyle bir mülkiyet hakkı ihlali karşısında, cesaretsiz ve pasif bir muhalefetin varlığı da durumun ciddiyetini artırıyor.
Bu gidişle, rezerv yapı alanı uygulamasının mağdur etmediği kimse kalmayacak. Mülkiyet hakkının bu denli ihlal edilmesi, adalet sistemine olan güveni zedeliyor ve toplumda büyük bir huzursuzluk yaratıyor. Bu duruma karşı etkili ve kararlı bir muhalefet oluşturulmalı, insanların mülkiyet hakları korunmalıdır.
Ankara’da hâkimlerin olduğuna inanmak istiyoruz, ancak bu inancı koruyabilmek için adaletin gerçekten sağlandığını görmek gerekiyor. Rezerv yapı alanı uygulamasının adil bir şekilde düzenlenmesi ve insanların mülkiyet haklarının korunması için daha fazla çaba gösterilmelidir.
Arif Yılmazoğlu – Liberal Parti