✍️ Gökhan Turhan – 26 Ekim 2025
Bir ülkenin sessiz çığlığını duymak için artık sokaklara bakmaya gerek yok.
Organize sanayi bölgelerine, boşalan atölyelere, kapısında “taşındık” yazan fabrikalara bakmanız yeterli.
Tekstil ve ayakkabı sektöründe yaşanan bu göç, sadece ekonomik bir mesele değil; bir dönemin sonuna işaret ediyor.
Yıllardır Türkiye’nin üretim belleğini taşıyan, Anadolu’nun dört bir yanına yayılan tekstil ve ayakkabı işletmeleri birer birer bavul topluyor. Kimisi Mısır’a, kimisi Fas’a, kimisi de sessizce Balkanlar’a…
Giderken geride sadece makineleri değil, binlerce çalışanın emeğini, umutlarını da bırakıyorlar.
İthalat baskısı altında ezilen, yüksek vergiyle boğulan, enerji ve kira maliyetine yetişemeyen işletmeler artık ayakta kalamıyor.
Üretmek artık bir marifet değil; bir lüks haline geldi.
Kumaşın fiyatı artıyor, nakliye dövize bağlı, faiz yüksek…
Ve tüm bu denklemde en az kazanan yine emekçi oluyor.
Türkiye’de çalışan asgari ücretli, fabrikada 12 saat çalışıyor ama geçinemiyor.
Patron üretim yapıyor ama kazanamıyor.
Tüketici fiyatlara yetişemiyor, iç talep düşüyor.
Böyle bir sistemde kim kazanıyor?
Yanıt basit: kimse.
Bugün 200’den fazla tekstil fabrikasının Mısır’a taşındığı konuşuluyor. Çünkü orada elektrik Türkiye’nin yarı fiyatı, iş gücü daha ucuz, ihracat vergisiz.
Ayakkabı sektörü de aynı yolda.
Deri ithalatı artıyor, üretim azalıyor.
Türkiye, bir zamanlar markalaşmanın eşiğindeydi; şimdi üretimini komşu ülkelere devrediyor.
Sorun yalnızca ekonomi değil.
Sorun, geleceğe dair inancın sarsılması.
Üretici artık “Bu ülkede olmaz” diyor.
İşte tehlike burada başlıyor.
Sanayi dediğiniz şey çarklardan, motorlardan ibaret değildir.
O, bir toplumun üretme gücüdür, özgüvenidir, alın teridir.
Fabrikalar sökülüyor olabilir ama sökülen asıl şey “biz yaparız” duygusu.
Bir ülke üretimden vazgeçerse, her şeyini ithal eder hale gelir.
Ve en sonunda kendi kaderini bile dışarıdan satın alır.
Ekonomi sadece rakam değildir; bir vicdan meselesidir.
Bir toplum üretimden kopuyorsa, o toplum yavaş yavaş kendini tüketiyordur.
Bugün tekstil ve ayakkabı gidiyor.
Yarın belki gıda, belki tarım, belki teknoloji…
Ama unutmayalım:
Bir ülke, “üreten ellerini” kaybederse, bir daha asla eski gücüne kavuşamaz.
Ve o zaman geriye sadece bir soru kalır:
Biz nerede yanlış yaptık?
Bağımsız gazeteciliği desteklemek için Patreon sayfamıza katılabilirsiniz:
Patreon’da Destek Ol