Liberal Parti Genel Başkan Yardımcısı Bimen Zartar, İsrail’in Gazze saldırılarında hayatını kaybeden iki sivili konu alan karikatür üzerinden yaşanan gerilime sert tepki gösterdi. Zartar, karikatürde ne kutsala hakaret ne de inanca saldırı olduğunu vurgulayarak, iktidarın öfkeyi yönetip toplumu provoke ettiğini belirtti. İfade özgürlüğünün önemine dikkat çeken Zartar, hukuk devleti ilkelerinin ancak özgürlükler ve adaletle sağlanabileceğini ifade etti.
Liberal Parti Genel Başkan Yardımcısı Bimen Zartar, İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarında hayatını kaybeden iki sivilin karikatüründe yaşanan tartışmalara ilişkin önemli açıklamalarda bulundu. Zartar, karikatürdeki iki insanın farklı inançlardan olmasına rağmen aynı trajediyi yaşadığını vurgulayarak, “Bu olayda ne kutsala hakaret var ne inanca saldırı” dedi. İktidarın ve tetikçi medyanın bu çizimi savaş bahanesi olarak kullanmasına karşı çıkarak, toplumun kolayca provoke edilip şiddete yönlendirildiğini ifade etti.
Toplumsal Hassasiyet Kılıfında İfade Özgürlüğü Engelleniyor
Bimen Zartar, toplumsal hassasiyet kavramının ideolojik bir silaha dönüştürüldüğünü belirtti. Gazze’de binlerce insan hayatını kaybederken sessiz kalındığını, ancak karikatürdeki iki isim üzerinden toplumsal infial yaratıldığını söyledi. Zartar, “İktidar, hakikati değil öfkeyi yönetiyor” diyerek, linç kültürünün hukuk devleti ve adalet anlayışını yok ettiğine dikkat çekti. Hukukun ve adaletin ancak özgürlükler ve evrensel ilkelerle yeşerebileceğini vurguladı.
Bir Karikatürle Değil, Hukukla Güçlenen Toplum İnşa Edilmeli
Genel Başkan Yardımcısı Zartar, gözaltına alınan çizerlerin yalnız olmadığını ve bu saldırının hepimize yapıldığını belirtti. “Bu ülke sokakla değil, hukukla yönetilmelidir” mesajını veren Zartar, ifade özgürlüğünün savunulmasının bir cesaret meselesi olduğunu söyledi. “Bir karikatürle öfkelenen değil, hukuk sistemiyle güçlenen bir toplum inşa etmeliyiz” diyerek, Türkiye’de gerçek anlamda hukuk devleti için tüm topluma çağrıda bulundu.
Liberal Parti Genel Başkan Yardımcısı Bimen Zartar, Açıklamasında…
Bu ülkeye hukuku getirmek isteyen herkesin sorması gereken soru şudur:
Bir karikatür…
İsrail’in Gazze’ye yönelik bombardımanında hayatını kaybeden iki sivil insan.
Biri “Muhammed“, diğeri “Musa.”
İkisi de ölümün ardından göğe yükseliyor; aynı Tanrı’nın huzuruna.
Yani, aynı karanlığın kurbanı olmuş, aynı adaletsizliğin altında can vermiş, iki insan.
Ve bu iki insanın ismi, tıpkı coğrafyamızdaki milyonlarca kişinin adı gibi, Yahudi ve Müslüman inançlarının kadim peygamberlerini çağrıştırıyor.
Ve olan şu:
Bu karikatürü gören bazıları, kendisine bir karikatür değil, bir savaş bahanesi buluyor.
Anlamıyor değil; anlamak istemiyor.
Bir insanın ölümünü anlatan çizimi, bir peygambere hakaret gibi sunuyor.
Ve iktidar bunu fırsat biliyor.
Tetikçi medya emir alıyor.
Troller harekete geçiyor.
Sokaklar yine kutsal bir öfke bahanesiyle linç alanına çevriliyor.
Ve en kötüsü: Hukuk buna eşlik ediyor.
Karikatürü çizen, basan, yayına koyanlar “halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmek“le suçlanıyor.
Ama bu olayda ne kutsala hakaret var ne inanca saldırı.
Ne Musa bir peygamber olarak çizilmiş, ne Muhammed bir karikatür olarak aşağılanmış.
Ortada sadece iki sivil, iki isim ve bir trajedi var.
Bu durumda mesele artık sadece bir karikatür değil.
Mesele, bu ülkede gerçek anlamda hukuk devleti kurmak isteyen herkesin kendine şu soruyu sorması gereken bir eşiğe gelmiştir:
Bir karikatürle bile bu kadar kolay provoke olabilen, sağduyusunu kaybedebilen ve sokakta şiddete yönlendirilebilen bir toplumla, biz bu ülkeyi nasıl birlikte yöneteceğiz?
Toplumun bu kadar kolay öfkelendirilebildiği, bu kadar kolay yönlendirilebildiği, bu kadar kolay hedef gösterip, linç ettiği bir ortamda, hak, hukuk, adalet nasıl yeşerebilir?
Bugün “toplumsal hassasiyet” denilen şeyin aslında nasıl bir ideolojik silaha dönüştüğünü çok net görüyoruz.
Bu hassasiyet, öylesine seçici ki…
On binlerce insan Gazze’de ölürken susar.
Kendi ülkesinde kadınlar, çocuklar şiddete uğradığında görmez.
Ama bir karikatürdeki iki isimle şiddetli bir infial üretmeye hazır hale gelir.
Buradaki asıl mesele şudur:
İktidar, hakikati değil öfkeyi yönetiyor.
Ve bunu “kutsallık“, “hassasiyet“, “değerlerimiz” gibi kelimelerle süsleyerek yapıyor.
Çünkü öfke, gerçek soruları bastırır.
Çünkü linç, adaletin yerini alırsa; hukuk artık sorgulanmaz hale gelir.
Çünkü korku, özgürlüklerin en büyük düşmanıdır.
Ben bir vatandaş olarak,
inanca saygının hukukla, ifade özgürlüğünün toplumsal bilinçle, adaletin ise linç kültürüyle değil evrensel ilkelerle tesis edilebileceğine inanıyorum.
Ve bu inançla şunu açıkça söylüyorum:
Bir mizah dergisine yapılan saldırı, hepimize yapılmıştır.
Gözaltına alınan çizerler yalnız değildir.
Bu ülke sokakla değil, hukukla yönetilmelidir.
Bir karikatürle öfkelenen değil, hukuk sistemiyle güçlenen bir toplum inşa etmeliyiz.
Eğer bu ülkede gerçekten adalet arıyorsak, önce “kutsala hakaret” diye bağıran kalabalıktan değil, bir karikatürle bile linç edileni savunma cesaretinden başlamalıyız.
Çünkü ifade özgürlüğü, ancak ona ihtiyacımız olmadığında değil; onu savunmanın bedeli ağır olduğunda kıymetlidir.
Bu yüzden, ben bugün o karikatürü savunuyorum.
Onu çizenin niyetini de, ona saldıranların niyetini de çok iyi bildiğim için.
Ve biliyorum ki bu sadece bir karikatür meselesi değil;
Bu, nasıl bir ülkede yaşamak istediğimizin meselesidir.
#Leman
Bağımsız gazeteciliği desteklemek için Patreon sayfamıza katılabilirsiniz:
Patreon’da Destek Ol