Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum, sosyal medya hesabından “Demokrasi Hukuku Notları” başlıklı yazı dizisinin altıncısını yayımladı. Yazısında demokrasi hukukuna dair 8 ilkeye yer veren Uçum, halkın iradesine dayalı yönetimin önemine dikkat çekerek mevcut anayasanın önemli bir bölümünün darbe ürünü olduğunu vurguladı.
Uçum, 16 Nisan 2017 Anayasa değişikliği ve 2018’deki başkanlık sistemiyle vesayetçiliğin büyük ölçüde tasfiye edildiğini ancak tam tasfiye için yeni bir anayasa gerektiğini belirtti. 1982 Anayasası’nın “faşizmi hatırlatan” bir miras olduğunu söyleyen Uçum, “Cumhuriyetin ikinci yüzyılına bu anayasa yakışmaz” dedi.
Yazıda ayrıca halkın yönetime katılım imkanlarının artırılması, fonksiyonel kuvvetler ayrılığı, demokratik meşruiyetin güçlendirilmesi ve halk iradesine dayalı çözüm yollarının esas alınması gerektiği vurgulandı.
PAZAR YAZISI
DEMOKRASİ HUKUKU NOTLARI (6)
Demokrasi Hukukunun İlkeleri!
Bu yazıdakilerle beraber bu bahsi 14 ilkeyle tamamlıyoruz.
1-) Halka ve seçtiklerine güven, demokrasinin özüne en uygun ilkedir. Demokratik sistemi halka güvensizlik üzerinden işletme çabaları, egemenliği parçalıyor. Sınırlandırılmış veya vesayetçi demokrasiler ortaya çıkıyor. Seçilmiş irade, demokratik meşruiyeti olmayan iç iktidarlarca kuşatılıyor, hareket alanı daraltılıyor. Baskı altında çalışmak zorunda kalıyor. Bu hâl Batı demokrasilerinde sıradanlaşmış. Türkiye’de ise vesayetçi demokrasi altmış yıldan fazla yaşadı. 16 Nisan 2017 Anayasa değişikliği ve 2018 Temmuz’da başkanlık sistemine geçişle birlikte vesayetçilik büyük ölçüde tasfiye edildi.
Türkiye’de vesayetçiliğin tam tasfiyesi için yeni bir anayasa yapmak gerekiyor. Anayasada 154 madde yürürlüktedir. Bunların 103’ünün 58’inde hiç değişiklik olmadı, 45’inde tali değişiklikler yapıldı, 51’i kısmen yenilendi. Korunacak ilk 4 madde hariç, 99 madde tümden darbe ürünüdür ve değişmelidir. Ayrıca, Cumhuriyetin ikinci yüzyılında bu anayasayı korumak, faşizmi hatırlatan “1982 Anayasası” adı sebebiyle dahi ülkemize ve Türkiye Yüzyılı vizyonuna yakışmaz.
2-) Tedbir ve yaptırım ilkeleri, halkın seçtiklerinin yetki ve sorumluluklarını ihlal ve ihmal etmemeleri için alınmış önlemler, etmeleri hâlinde ise devreye giren araçlar ve imkânlardır.
Hukuksal tedbir ve yaptırım, ihlalin ya da ihmalin ağırlığına göre uygulanır. Görevden alma ve cezalandırma gibi sonuçları olur.
Siyasi tedbir ve yaptırım, esas olarak yeniden seçime girmek ve seçmene hesap vermek şeklinde ortaya çıkar. İki seçim arası dönemde, demokratik siyasi rekabet gereği siyasi eleştirilere muhatap olmak da diğer bir boyuttur.
Sosyal tedbir ve yaptırım ise, iki seçim arası dönemde halkın seçilmişleri denetlemek için kullandığı kamuoyu iradesidir. Bu da bilgi edinme, gösteri ve eleştiri hakkı, ifade özgürlüğü, yargıya başvuru gibi imkân ve araçlarla kullanılır.
3-) Yönetime katılma imkânları, demokrasi hukukunun geliştirilmesi gereken boyutudur. Yönetime katılmanın bilgi edinme ve danışılma seviyeleri yaygın kullanıma sahiptir. Kararlara katılma ve ortak karar alma seviyeleri ise çalışılması gereken alanlardır.
4-) Seçmenlik dışında asil yetkilerin kullanılması için, halkın kanun teklif hakkı, milletvekilini geri çağırma hakkı, itiraz edici referandum gibi halk inisiyatiflerinin sisteme alınması, demokrasi hukukunun ilerletilmesi bakımından son derece önemlidir.
5-) Fonksiyonel kuvvetler ayrılığı, millî egemenliğin parçalanmasına karşı alınması gereken tedbirdir. Kuvvetler, millî egemenliğin işlevleridir. Kuvvetler ayrılığı kurumsal değil, fonksiyonel ayrılıktır. Yasama, yürütme ve yargı kuvvetleri yetkilerini kendi adına değil, millet adına kullanır. Kuvvetlerin yetki kullanımında egemenliğin sahibi milletten kopuş olursa, millî egemenlik parçalanır. Millî egemenliğin parçalanması ve demokratik meşruiyeti olmayan kurumsal yapılarla paylaşılması, cumhuriyetin ve demokrasinin ihlalidir. Bu nedenle millî egemenliğin fonksiyonu olan kuvvetlerle denge ve denetimi, demokratik meşruiyet esasına göre oluşturmak gerekir.
6-) Demokratik meşruiyet ilkesi, demokrasi hukukunun temel esaslarından biridir. Kuvvetlerin oluşumunda ve idaresinde halkın iradesinin doğrudan veya dolaylı belirleyici olması demektir. Yasama ve yürütmenin doğrudan halk tarafından seçilmesi, yargı idaresi kurulunun halkın seçtikleri tarafından belirlenmesi sebebiyle Türkiye demokrasisi, dünyanın en güçlü demokratik meşruiyete sahip ülkelerinden biridir.
7-) Meşruiyete ve halkın iradesine dayanan çözüm ilkesi, kuvvetler arası çekişmelerde demokratik meşruiyeti olmayan yapı ve kurumların devreye girmesini önler. Sorunlar öncelikle yasama ve yürütme faaliyetiyle çözülmeli, nihai olarak halka gidilmelidir.
😎 Millî birikimin korunmasına dayanan değişim ilkesi, özellikle millî egemenliği ve devletin niteliklerini korumayı güvence altına alır. Değiştirilemezlik kuralı, bu ilkenin bir gereğidir.
Bağımsız gazeteciliği desteklemek için Patreon sayfamıza katılabilirsiniz:
Patreon’da Destek Ol