İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne yönelik yürütülen yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasında dördüncü dalga operasyon düzenlendi. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın talimatıyla gerçekleştirilen operasyonda 49 kişi hakkında gözaltı kararı verildi. “Suç örgütü kurmak”, “ihaleye fesat karıştırmak” ve “nitelikli dolandırıcılık” gibi ağır suçlamaların yer aldığı soruşturma, daha önce görevden alınan İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’na uzanan süreçle birlikte kamuoyunda siyasi tartışmaları da yeniden alevlendirdi. Adli sürecin ilerleyen günlerde nasıl şekilleneceği merakla bekleniyor.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne (İBB) yönelik yürütülen dördüncü dalga soruşturmasında yeni bir gelişme yaşandı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın talimatıyla başlatılan dördüncü dalga operasyon kapsamında 49 kişi hakkında gözaltı kararı verildi. Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri tarafından sabah saatlerinde gerçekleştirilen operasyon, belediye iştiraklerinde görevli bazı yöneticileri ve ihalelere katılan özel sektör temsilcilerini de kapsıyor.
Soruşturma derinleşiyor: İddialar ağır
Söz konusu operasyonun dayanağında “suç örgütü kurmak”, “ihaleye fesat karıştırmak”, “rüşvet almak ve vermek” ile “nitelikli dolandırıcılık” suçlamaları yer alıyor. Yetkililer, kamu kaynaklarının usulsüz ihale süreçleri yoluyla belirli kişi ve gruplara aktarıldığını öne sürüyor. Bu iddialar, kamuoyunda ciddi yankı uyandırırken, muhalefet ve bazı hukukçular soruşturmanın siyasi saiklerle yürütülüp yürütülmediğini sorguluyor.
İmamoğlu’nun görevden alınması tartışmaları alevlendirdi
Soruşturmanın önceki aşamalarında İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında da işlem yapılmış ve geçtiğimiz haftalarda tutuklandığı açıklanmıştı. Bu gelişmenin ardından İçişleri Bakanlığı, İmamoğlu’nu görevden alarak yerine CHP’li Belediye Meclis Üyesi Nuri Aslan’ı başkanvekili olarak atadı. Karar, muhalefet çevreleri tarafından “siyasi müdahale” olarak yorumlanırken, iktidar cephesi “hukukun gereği” ifadesiyle savundu.
Hukuk mu, siyaset mi?
Uzmanlar, Türkiye’de özellikle büyükşehir belediyelerine yönelik bu tür operasyonların, seçim süreçleri yaklaşırken artmasının dikkat çekici olduğunu belirtiyor. Bazı anayasa hukukçuları, görevden alma kararlarının mahkeme kararıyla değil, idari işlemlerle yapılmasının “seçilmiş iradeye müdahale” anlamına gelebileceğini vurguluyor. Diğer yandan iktidar çevreleri, yolsuzlukla mücadele kapsamında adli sürecin işletildiğini ve kimsenin dokunulmaz olmadığını savunuyor.
Toplumsal güven ve yargı bağımsızlığı sınavda
Operasyonların kamuoyunda oluşturduğu en büyük soru işareti ise yargının bağımsızlığına duyulan güvenin zedelenmesi. Yargı süreçlerinin şeffaf ve delile dayalı yürütülmesi gerektiğini vurgulayan hukuk örgütleri, hem iktidarın hem de muhalefetin bu süreci kendi siyasi çıkarları için araçsallaştırmaması gerektiğini belirtiyor.
Gözler şimdi adli sürecin sonucunda
Soruşturma devam ederken, 49 kişilik gözaltı listesine dair detaylar ve delil niteliğindeki belgelerin kamuoyuna sunulup sunulmayacağı merak konusu. Operasyonun siyasi mi yoksa hukuki bir gereklilik mi olduğu ise, ilerleyen yargı sürecinde netleşecek.
Bağımsız gazeteciliği desteklemek için Patreon sayfamıza katılabilirsiniz:
Patreon’da Destek Ol