Kurb, kurbiyet, akraba, kurban… Bu kelimeler, köken olarak birbirine yakın anlamlar taşır: Yakınlık, yakınlaşma. Kurban, Allah’a yaklaşmak amacıyla adanan hayvan anlamına gelir. Eski çağlardan beri insanlar, tanrılarına kurban sunarak yakınlaşmayı amaçlamışlardır. Hz. İbrahim ve İsmail kıssası ise, bir sözün ağırlığı ve Allah’ın merhametinin tecellisi olarak karşımıza çıkar. Bu kıssa, günümüze kadar süregelen bir ritüelin temelini oluşturur.
Akraba sözcüğü de aynı kökten gelir ve “yakınlar” anlamındadır. Ancak, günümüzde bu kavramlar anlamını yitirmeye başlamıştır. Sadece ülkemizde değil, tüm İslam coğrafyasında.
Herkesin “Hani nerede o eski bayramlar” demesi boşuna değil. Çünkü yakınlaşma yerini uzaklaşmaya bırakmıştır. Kurban, sadece et yeme günü olarak görülmeye başlanmış; zenginliğin bir göstergesi, gösteriş aracı haline gelmiştir. Kurban eti bile paylaştırılırken açgözlülük, bencillik öne çıkmıştır. Ayrıca, kurban kesimi dolandırıcılık aracı haline gelmiştir. İhtiyaç sahiplerine kurban kesileceği bahanesiyle insanlar kandırılmaktadır.
Kurban ibadeti, Allah’a yakınlaşma vesilesi olmaktan çıkıp istismar edilen bir uygulama haline gelmiştir. Artık insanlar birbirine yakınlaşamıyor, akrabalar birbirini görmek istemez oldu.
Son yıllarda ise, insan kurban etme ya da insanı kurban verme moda oldu. Ancak bu kez, ne bir söz veriliyor ne de ilahi bir yakınlaşma hedefleniyor. Vahşice, acımasızca kurban ediliyor insanlar. Ülkemizde çocuk, yaşlı, hasta demeden insanlar zindanlara atılıyor. Gazze’de çocuklar bombaların altında kurban ediliyor. Diğer Müslüman ülkeler ise bu katliamlara müdahale edemiyor çünkü kendi varlıklarını sürdürebilmek için diğerlerinin kurban olmasına ihtiyaçları var.
Daha fazla yazıp moral bozmak istemiyorum…
Kurban Bayramınız mübarek olsun!